|
|
SU |
|
beyaz melek
Aşçıbaşı
Kayıt: 30.05.2014
Mesajlar: 26 Şehir: Artvin |
Kısa URL: https://ml.md/lc98990
Gönderme Tarihi: 14.Haz.2014
1,484 defa indirildi / yazdırıldı
|
Milli Eğitim Bakanlığı
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi
Ankara 2006
Su bütün canlıların yapılarının en büyük bölümünü oluşturan önemli bir maddedir.
İnsan, besin almadan haftalarca canlılığını sürdürmesine karşın, susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücudumuzun 2/3ü sudan oluşur. Canlılardaki bütün hayat hücreden başlayarak dokularda, organlarda, sistemlerde devam eder. Bütün bu olaylar daima sıvı ortamda oluşur ki bu sıvı ortamın aslı sudur. Su vücut ısısının denetimi için de gereklidir. Böbreklerin sağlıklı yaşaması, çalışması yeterli su alınımına bağlıdır.
İnsan vücudundaki su oranı, yaşa, cinsiyete göre değişmektedir. Su oranı yaşa paralel olarak azalmaktadır ve yerini yağ dokusu almaktadır. Örneğin, genç bireyler genellikle yaşlılara göre daha fazla suya sahiptir. Yeni doğanın vücut ağırlığının yaklaşık %75i sudur ve bu miktar yaşlandıkça vücut ağırlığının %50sine kadar azalır. Tüm vücut dokuları su içermektedir.
Vücut Çalışmasındaki Görevleri:
Besinlerin sindirim, emilim ve hücrelere taşınmasında
Besin öğelerinin hücrelerde metabolizmaları sonucu oluşan öğelerin atılmak üzere akciğer ve böbreklere taşınıp dışarı atılmalarında
Vücut ısısının denetiminde
Eklemlerin kayganlığının sağlanması ve elektrolitlerin taşınmasında
Kanın işlevini yerine getirmesini sağlamada
Cildi gerginleştirmede ve parlaklık kazandırmakta görevlidir.
Kaynakları:
İçme sularının çoğu musluktan akan sudan sağlanır. Musluk suyunun güvenli kullanılması ve birçok hastalığa neden olan bakterilerin öldürülmesi için klor kullanılır. Klor, birçok halk sağlığı sorunundan korunmak için suyun dezenfeksiyonunda kullanılmaktadır.
Klorlamanın kolera, hepatit ve diğer bazı hastalıkların oluşmasını önlemede güvenli, etkili ve uygulanabilir tek yöntem olduğu bilinmektedir.
Su tek başına içme suyunun içinde bulunan besin öğesi değildir. İçme suyu damıtılmadıkça farklı miktarda flor, kalsiyum, demir, sodyum ve magnezyum gibi mineralleri içerebilir. İçme suyunun bileşimini kaynağı ve geçirildiği işlemler belirler.
Yeraltı kaynaklarından elde edilen sular daha yüksek mineral yoğunluğuna sahiptir. Yağmur ve kar sularından oluşan su, kaynaklardan ve kumdan sızarak bu yoldaki mineralleri toplar.
Bu durum yeraltı sularının doğal olarak florlu olmasını açıklamaktadır.
Suyun yumuşak ve sert olması içindeki mineral miktarına göre değişmektedir. Sert sular daha fazla kalsiyum ve magnezyum içerirken, yumuşak sular daha fazla sodyum içerir.
Bazı insanlar şişe suyunun musluk suyundan daha sağlıklı olduğunu düşünmektedir.
Büyük şehir suyu sistemlerinde şişe ve musluk sularının her ikisi de güvenli ve sağlıklıdır.
Ancak suda kurşun olduğu endişesi taşınan yerlerde şişe suyu özellikle hamile kadınlar ve çocuklar için iyi bir seçenektir. Şişe sularının etiketlerindeki kaynak suyu, mineral su gibi ifadeler kesinlikle doğru olmalıdır. Şişe suları, şehre ait su kaynaklarından geliyorsa saf su işlemlerinden geçirilmediyse etiketinde bilgi verilmesi gerekmektedir. İçmeye uygun suyun PHsı (asitliği) nötür olmalıdır.
Bazı aşçılar yiyeceklerin pişirilmesinde şişe suyunu tercih eder. Şişe suyu çorba, türlü gibi yemeklerin lezzetini etkileyen klor içermez. Kurşunlu boru veya kurşunlu lehimlerin kullanıldığı evlerde, şişe suyu çorbalara, türlülere ve diğer uzun süre pişen yemeklerde kullanılacak iyi bir seçenek olabilir.
Su İhtiyacının Karşılanmasında Temel İlkeler:
Vücuttaki görevlerin düzenli olması ve su kaybından korunmak için vücudun sürekli bir su kaynağına ihtiyacı vardır. Su ihtiyacı, içeceklerle (özellikle su), yiyeceklerle ve metabolizma sonucu oluşan suyla karşılanır. Besinlerin ve yemeklerin türüne göre içerdiği su miktarı değişiktir. Taze sebze ve meyve, sulu yemekler yenildiğinde, su ihtiyacının çoğu karşılanır.
Enerji harcamasına göre, her kalori için yetişkinlerin ortalama 1 ml, bebeklerin ise 1,5 ml kadar su alması gerekir. Fazla protein, tuz, kusma, ishal, terleme, ateşli hastalıklar, sıcak çevrede çalışmak gibi durumlar su ihtiyacını artırır.
Su ihtiyacını karşılarken, besin değeri olmayan kolalı içecekler, çay ve benzeri yerine ayran, süt ve taze meyve suları içmek daha besleyici ve ekonomiktir. İçilen suyun mikropsuz olmasına özen gösterilmelidir.
Vücut su yetersizliğine çok dayanıksızdır. Hastalıklar ve su kaybının çok olduğu durumlarda, zamanında su verilmezse hayat tehlikeye girer. İshal, kusma gibi su kaybının arttığı durumda vücut suyunun azalmaması için su, tuzlu ayran ve sulu besinler verilmelidir.
Günlük Su Gereksinimi:
Yetişkin insan içeceklerle ortalama günde 1000 ml ve yiyeceklerin bileşiminden de 1200 ml civarında su alır. Vücudumuzda su alımının yeterli olup olmadığını anlamanın en etkili yolu idrara dikkat etmektir. Açık renkli idrar su ihtiyacını doğru karşıladığımızı gösterir. Eğer idrarımız koyu renkli ise bu yeterince su almıyoruz anlamına gelir.
Böbreklerden idrar, bağırsaklardan dışkı, akciğerlerden solunum, deriden terleme yoluyla her gün 1,5 lt su kaybederiz. Kaybolan suyu yerine koyabilmek için günde vücudumuza 2-2,5 litre su almalıyız. Bu ise 8 -10 bardak suya denktir.
|
SU |
|
hasat
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 28.07.2009
Mesajlar: 41 Şehir: Antakya |
Kısa URL: https://ml.md/lc49455
Gönderme Tarihi: 28.Mar.2010
1,498 defa indirildi / yazdırıldı
|
Nilay Şamhal
Vücudumuzdan kaybolan her damla suyun yerine yenisini koymak hayati önem taşıyor. Vücudumuzda ideal oranda su olması; metabolizmayı tetikler, hücrelerin kendini yenilemesini sağlar, yaşlanmanın etkilerini geciktirir. Kanın akışkanlığını sağlayarak kalp ve damarların yükünü azaltır. Omurga dahil tüm organların, fonksiyonlarını sağlıklı yürütmesini sağlar.
Vücudumuzun su içeriği yaş, cinsiyet, boyumuzun uzunluğu, kilomuz ve fiziksel aktivitemize göre değişir. Çocuklarda su oranı yüksektir (Yüzde 70), yeni doğan bebekte ise bu oran yüzde 90'dır. Yaş ilerledikçe suyun yerini yağ dokusu almaya başlar. Dolayısıyla yaşımız ilerledikçe suyu daha çok tüketmemiz gerekir. Yetişkinlerde vücut su oranı yüzde 60, yaşlılarda ise yüzde 50'dir. Sporcuların su oranının ise ortalamadan yüzde 5 daha yüksek seviyede olması gerekir.
Böbreklerin sağlıklı işlemesi ve vücudumuzun dengeli yağ yakabilmesi için yeterince su tüketmek gerekiyor. Karaciğerin görevini yapabilmesi de böbreklerin sağlıklı çalışmasına bağlı. Karaciğerin başlıca görevlerinden biri, vücutta depolanmış yağları enerjiye çevirmek. Yeterince su içmediğimizde böbrekler yeterince çalışamaz ve süzme işlemini gereği gibi gerçekleştiremez. Bu durumda karaciğer de böbreklerin görevini üstlenmeye başlar, kendi görevi ikinci plana düşer ve daha az yağ yakmaya başlar. Yakılmayan yağlar vücutta biriktikçe bu kez fazla kilo sorunuyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır.
SUYUN YARARLARI
Suyun yararlarını sıralayacak olursak;
Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar.
Ağzımızın, gözümüzün ve burnumuzun ihtiyaç duyduğu nemi sağlar.
Kabızlığı önler.
Sağlıklı bir cilt, güçlü bir bağışıklık sistemi, dengeli vücut ısısı ve ödem oluşmasının engellenmesinde önemli bir rolü vardır.
Besinleri sindirmemizi sağlar.
Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları engeller. Ancak bu noktada spor da en az su tüketimi kadar gereklidir.
Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu minerallerin pek çoğunu sağlar.
Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.
NE ZAMAN VE NE KADAR SU İÇMELİ?
Öğünlerden 15 veya 30 dakika önce alınan su, metabolizmamızı hızlandırıp hazmı kolaylaştırırken fazla yememizi de önler. Ancak yemek yerken su içme alışkanlığı olanların elbette bu alışkanlığı değiştirmeye çalışması da gerekli değil. Uyanır uyanmaz içilen bir bardak suyun toksinlerin atılmasına yararlı olduğunu da ekleyelim.
Doğadaki yararlı olan her şeyin fazlası da zarar. Fazla su da özelikle kalp ve böbrek yetmezliğine yol açabilmekte. Ayrıca ihtiyaçtan çok fazla su içmek vücutta toksik etki yaratarak su zehirlenmesine neden ^ olabiliyor. Bu kadar hayati öneme sahip suyu tüketmek için susamayı beklememeyi alışkanlığa dönüştürmek gerekli. Ve unutmayalım, ne çay, ne kahve, ne de şekerli içecekler suyun yerini tutamaz. Bu içeceklerin bazılarının diüretik etkisi olduğundan ihtiyacımız olan sıvıyı karşılamayacağı gibi vücuttaki yararsız su oranını da artırabilmekte. Bu yüzden vücudumuzun ihtiyacı olan sıvının hiç olmazsa dörtte üçünü su olarak almak en doğrusu.
Yaşamımızı sürdürebilmek için oksijenden sonra en çok suya ihtiyaç duyarız. Yemek yemeden haftalarca hayatta kalabiliriz ancak susuzluğa sadece birkaç gün dayanabiliriz. Kanımızın yüzde 92'si, kemiklerimizin yüzde 22'si, beyin ve kaslarımızın yüzde 75'i sudan oluşur. Hücrelerimizin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarımızın yerine getirilmesi ve vücudumuzun su dengesinin korunmasıyla mümkün. Vücudumuzdaki;
Yüzde 1 'lik su kaybında beynimizin susama merkezi uyarılır.
Yüzde 3'lük su kaybında kan hacmi ve fiziksel performansımız azalır.
Yüzde 5'lik su kaybında konsantre olmamız güçleşir.
Yüzde 8'lik su kaybında baş dönmesi, aşırı yorgunluk, soluma güçlüğü oluşur.
Yüzde 10'luk su kaybında kas spazmı, aşırı yorgunluk, dolaşım-böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar.
Yüzde 20'lik su kaybı ise yaşamsal faaliyetlerin durması anlamına gelir.
|
SU |
|
Ramazan
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 23.09.2006
Mesajlar: 82
|
Kısa URL: https://ml.md/lc8609
Gönderme Tarihi: 15.Kas.2006
1,675 defa indirildi / yazdırıldı
|
Yeryüzünde en bol bulunan maddelerden biridir ve yaşamın temelidir. Eğer su olmasaydı yaşam da olmazdı. Denizler ve okyanuslar yeryüzünün yaklaşık onda yedisini kaplar toprakta, atmosferde ve bütün canlı varlıklarda da su vardır. İnsan vücudunun yaklaşık üçte ikisi sudan oluşur, ayrıca yiyeceklerin, özellikle de sebze ve meyvelerin büyük bir bölümü de sudur. Güneşin ısısı deniz suyunun yüzeyinde buharlaşmaya neden olur ve su buharlaşıp uçtuktan sonra geriye suyun içerdiği tuz ve öbür mineraller kalır ve bu mineraller alttaki suya karışır. Denizlerin, buralara dökülen ırmaklardan çok daha tuzlu olmasının nedeni budur. İçme sularının kolayca.içilebilmest için de suyun belirli ölçülerde, çözünmüş gaz ve mineralleri içeriyor olması gerekir. Dünyadaki yaşamın varlığı suya bağlıdır. Güneş ısısı suyu buharlaştırır; buharlaşan su, damlacıklardan oluşan bulutlar halinde atmosferde kümelenir. Bu kütleler yeterli bir büyüklüğe ulaşınca yağmur, dolu ya da kar halinde yeryüzüne iner ve yaşamın sürmesini sağlar. Buna yağış denir; suyun toprağa işlemesi de bu süreçte olur. Bitkiler suyu topraktan soğurur ve bunun belirli bir bölümünü terleme denen bir süreç sonucunda tekrar atmosfere bırakır. Buharlaşma, yağlş ve terleme su çevrimini oluşturur. Yağan yağmur ve akan sular yeryüzünü zaman içinde değişikliğe uğratır. Dev barajların yardımıyla suyun bir bölümü denize dökülmeden önce tutulabilir. Bu yapay depolarda toplanan sudan yararlanılarak elektrik üretimi için kullanılan su Türbinleri çalıştırılabilir, kasaba ve kentlerin su gereksinmesi karşılanabilir.
|
|
SU Tarifleri Diğer Konular
|
|