İnsan denilen varlık taşıdığı ruh içinde ikram duygusuyla da dünyaya gelir, henüz bir yaşını doldurmayan bir bebeği severken, eğer onu hoşnut edecek bir sempati yaratmış iseniz ilk yapacağı hareket elindeki oyuncağını veya mamasını size uzatmak olacaktır. İnsan yapısı içindeki bu ruh, bir süre sonra toplumun yarattığı ilişkiler içinde bir alışkanlık halini alır.
İkram, toplumların en ilkel devirlerinden başlar. Sevgi ve yaklaşmanın alış verişi olan bu davranış çok kez iki kişi arasında olmaktan çıkarak, toplumsal bir niteliğe bürünür. Tarihin derinliklerinden, arkeolojinin gözlerimizin önüne getirdiği bütün devirlerdeki törenler içinde bir yemek sofrasına rastlamamak mümkün değildir. Bütün tören ve şölenlerin en renkli ve canlı hareketi ziyafettir, zira iyi yemek ve içkiler bir ziyafet havası içinde insanların ruh ve bedenini en çok etkileyen bir olaydır. Bu durum psikolojik ve fizyolojik bir bağdaşma ile haz duygusunu meydana getirir. Toplumların her bilim dalında gelişmesine paralel olarak beslenmede de ileri bir haz duygusu yaratacak metotlar aranmıştır ve nihayet zamanımıza kadar bir kaç yüz yıl içinde gastronomi çok yönü ile bir bilim ve sanat dalı olarak toplumun malı olmuştur.
Gastronomi, normal beslenme koşullarını göz ve damakta birleştiren en ileri bir haz yaratma sanatıdır.
Doğanın insan tüketimine verdiği sayılamıyacak kadar besin maddesi vardır. Bunlardan et, balık, kümes hayvanları, yumurta, süt, un, ışeker, yağ ve benzeri maddeler beslenmede esası teşkil eder. Bunları diğer maddelerle birleştirerek süs ve lezzetten bir kompozisyon meydana getirmek gastronominin bilgi ve melekesi-dir. Örneğin, bir balığın hazırlanması pişirme metotlarına göre, haşlama, kızartma, ızgara olarak nitelenir, eğer bu ana metotlara bazı ilâveler yapar, süsleme sanatını buna eklersek, yakışan bir sosla birlikte lezzet ve görüntü bakımından cazip bir eser meydana gelir.
Normal yaşantımızda gastronomi yeteri kadar hissesini alır. Hüner ve zaman isteyen bu sanat davetlerde önem kazanır.
|